AK Parti kurucularından ve Devlet Eski Bakanı Abdüllatif Şener,"Her ne kadar ekonomi ile ilgili göstergelere bağlı hesaplama yöntemlerini değiştiriyorsalar da bu değişiklik ekonomiyi süslemeye yetmiyor ve her alanda da derinleşiyor" dedi.
AK Parti iktidarının ilk beş yılı boyunca ekonominin yüzde 6.9 büyüdüğünü, ancak 2008 – 2016 arasında ise ekonomik yıllık büyüme performansının yüzde 3.2'ye düştüğünü söyleyen Şener, 2007’de kendi bıraktığı dönemde doların 1.1 TL. olduğunu, şu anda da 4 TL'ye tırmandığını kaydetti.
TÜİK verilerine doların dört kat arttığının resmi olarak belgelendiğini, dövizin artmanın milli paranın değer kaybetmesi ve erimesi anlamına geldiğine vurgu yaptı.
Devlet kaynaklarının kime dağıtılacağı, ihalelerin kime verileceği konusu dışında genel makro politikaları uygulamayan bir iktidar anlayışı ortaya çıktığını savunan Abdüllatif Şener, " Merkez Bankası’nın başında sürekli bir iktidar baskısı var. Bu durum ekonomi politikalarındaki hükümetin zaafını gösterir. Diğer taraftan siyasi görüntüler de berbat. İç politika, dış politika, demokratikleşme, hukuk devleti ilkeleri, basın özgürlüğünün ortadan kalkması, sivil toplumun kalmayışı, ülkenin demokratik niteliğinin yara alması da ekonominin kötüye gitmesinin önemli sebeplerinden biridir" saptamasında bulundu.
"Haftabaşı sohbetlerinin konuğu olarak Abdüllatif Şener'i 2. sayfamıza konuk ettik. İlgiyle okuyacağınızı tahmin ettiğimiz çarpıcı açıklamalarını aşağıdaki sütunlarda bulacaksınız..
Kriz ile başlayalım? Krizi vatandaşa nasıl anlatacağız? Nasıl çözülecek?
Şu anda ekonomide zaten bir kriz var. Ekonomi üçüncü çeyrek itibariyle 1.8 küçülmüştür. Krizin en temel belirtilerinden biri ekonominin küçülmesidir. Dördüncü çeyrekte de olumsuz gidişin devam ettiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar ekonomi ile ilgili göstergelere bağlı hesaplama yöntemlerini değiştiriyorsalar da bu değişiklik ekonomiyi süslemeye yetmiyor ve her alanda da derinleşiyor. Rakamsal olarak bakacak olursak, benim başbakan yardımcısı olduğum, ekonominin patronluğunu üstlendiğim dönemde yani 2003 ile 2007 arasındaki yıllık ekonomik büyüme performansı yüzde 6.9’du. Yani AK Parti iktidarının ilk beş yılı boyunca ekonomi 6.9 büyümüştü, ama 2008 – 2016 arasında ekonomik yıllık büyüme performansı yüzde 3.2’dir. İlk beş yıla göre daha az bir oranı ifade etmektedir. 2007’de ben bırakırken dolar 1.1 TL idi. Ama şu anda 4’e doğru gidiyor. Yani dolar dört kat artmış Doların ya da dövizin artması demek milli paranın değer kaybetmesi, erimesi demektir. Bunu sanayi üretiminin artışında da görebiliriz. İlk beş yılda yani benim ekonomiden sorumlu olduğum dönemde 2003 – 2007 arasında 9.4 iken, 2008 -2016 arasında 2.9 olmuştur. Yani ikinci dönem büyüme oranının 5 katıdır. Diğer göstergeler de bu durumu doğrulamıştır. Örneğin kişi başına düşen milli gelir 9 bin 247 dolar idi. 2016’da ise 9 bin 12 dolara düştü. Dokuz sene öncesine göre kişi başına milli gelir 235 dolar daha düşük.
Bunlar TÜİK verileri mi?
Bunlar hükümetin resmi açıklamaları. Fakat 2007 ile 2016 arasında eşitlik olsun diye eski serilere göre verdim rakamları. Çünkü bir an önce hesaplama yöntemini değiştirdiler, yeni serilere geçtiler. Yeni seriler 2011 sonrası rakamları çok artırdığı halde 2011 öncesi rakamları yerinde bıraktı. Bu nedenle kıyaslama imkanı olsun diye eski serilere göre hesapladım.
Ekonominin performansında son yıllarda bir kötüleşme var. Bu performansta kötüye gidişin bir çok nedeni var. Ekonomik nedenleri siyasi nedenleri var. Ekonomik nedenlerden en önemlisi birimler arasındaki koordinasyonun zayıflamış olması. Devlet kaynaklarının kime dağıtılacağı, ihalelerin kime verileceği konusu dışında, genel makro politikaları uygulamayan bir iktidar anlayışı ortaya çıkmıştır. Buna da ilave olarak bağımsız para politikası uygulaması gereken Merkez Bankası’nın başında da sürekli bir iktidar baskısı var. Bu durum ekonomi politikalarındaki hükümetin zaafını gösterir.
Diğer taraftan siyasi görüntüler de berbat. İç politika, dış politika, demokratikleşme, hukuk devleti ilkeleri, basın özgürlüğünün ortadan kalkması, sivil toplumun kalmayışı, ülkenin demokratik niteliğinin yara alması da ekonominin kötüye gitmesinin önemli sebeplerinden biri. Neden demokratik ilkelerin bozulması, ekonomiyi de bozar? Şundan dolayı, siz artık küresel rekabetin içindesiniz. Her ne kadar Sayın Cumhurbaşkanı dolara bağırıyorsa da, dolar zapturapt altına alınacak bir şey değildir. Neyle alınır? Sizin bütün ödemeleriniz dövize dayalı. Bunu bırakın içeride milli gelir hesaplarını bile dövize dayalı olarak hesaplıyorsunuz. Bunun ötesinde verdiğiniz ihaleleri bile döviz ile veriyorsunuz. Köprü, yol gelirlerini dövize endeksli olarak belirliyorsunuz. Bunların tamamı sizin dış dünya ile ekonomik olarak iç içe olduğunuzu gösteriyor. Bu kadar iç içelik varken, dış dünyayı etkileyecek olumsuz algıları derinleştirecek siyasi görüntüleri verdiğinizde ekonomiyi de bozarsınız.
İşte 400 küsür milyar dolarlık dış borcunuz var. Bir siyasi yanlışlık nedeniyle turizmi öldürürseniz, bir sezon boşa geçer. Ülkenin önemli döviz gelirleri eksilir ve OHAL ilan edilir. KHK’lar ile idare edilmeye kalkılırsa, erkler ayrılığı ortadan kaldırılmak suretiyle tek adam rejimi kurmaya kalkarsanız dış yatırımcı korkar çekinir ve gelmez. Yatırımcı gelmeyince, para gelmeyince ülkede üretim azalır, istihdam kapasitesi düşer, milli gelir azalır, işsizlik ve enflasyon artar. Son üç ayda Türk lirası yüzde 30’un üzerinde değer kaybetti. Ekim 2016 işsizlik rakamlarını yüzde 11.8 olarak ilan ettiler. Ancak görünen o ki; yıl sonu itibariyle son 15 yılın en yüksek işsizlik oranı ortaya çıkacak. Enflasyon çift rakamlı hale geldi.
Şuan 2001 krizinden daha derin bir kriz mi yaşanıyor?
“Biz Merkez Bankası’nın işine karışmıyoruz. O da bizim işimize karışmasın” diye bir açıklama yaptı. “Bu çok yanlış bir laftır iktisat politikası açısından. Çünkü iktisat politikası, maliye politikası ve para politikası diye ayrılır. Bunun dışında hükümetin elinde bazı doğrudan müdahale edip ekonomi dengelerini etkileyebilecek araçlar da var. Ama belirli bir amaca ulaşmak için bir hedef belirlediyseniz iktisatta, tüm ekonomi araçlarını harekete geçirmeye karar verdiyseniz bunlar arasında koordinasyon olur. Oturursunuz Merkez Bankası ile müştereken hedefinizi belirlersiniz. O bağımsız bir şekilde para politikası araçlarını kullanır, siz de maliye politikasının, iktisat politikasının diğer araçları ekonomiyi aynı yönde etkileyecek şekilde kullanırsınız. Siz derseniz ki; biz Merkez Bankası’na karışmıyoruz o da bizim işimize karışmasın derseniz, biri Mersin’e, diğeri de tersine gider. Sonunda işler berbat olur. Yapılan açıklamalar da işleri berbat etmeye yeter zaten. Cumhurbaşkanı’nın Merkez Bankası’na kızma, baskı yapma alışkanlığı bakanlara da sıçramış.
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, “Merkez Bankası’nın döviz satması yanlış olmuş” diyerek, Merkez Bankası’nın yanlışının çetelesini tutuyor. Önce sen kendi yanlışlarının çetelesini tut. Başbakan’ın söylediği söz, ekonomiyi dalgalandıracak, piyasayı bozacak bir söz. “ABD’de Trump göreve gelene kadar döviz artar” demişti. O da yanlış bir sözdü. Sen devletsin, devletin başındaki Başbakansın. Küresel dalgalar beni idare eder diyorsun. Küresel dalgalar seni idare edecekse senin orada ne işin var? Trump da oturduğu halde bir şey değişmedi, kriz bir yıl daha süreceğinden bahsediyor. İnsaf! Senin birikimin olabilir, bu milletin birikimi yok. İnsanlar ekmek teknesini nasıl ayakta tutacak? Yani Hükümet yok.
Yansımasını göremiyorum, halktan böyle bir tepki de yok?
O ayrı bir sorun. Birçok faktöre bağlı olan bir sorun. Normalde bir ülkede ekonomi bozulduğu zaman iktidar düşer, vatandaş oy vermez, iktidar seçimi kaybeder. Ya da bir ülkede terör arttığı zaman iktidarın oyu azalır. Bizde tam tersine terör arttıkça iktidarın oyu arttı. Dikkat ederseniz iktidarın oyunun en düşük olduğu seçimler 2002 hariç 2009 seçimidir. Çünkü yine bir ekonomik kriz yaşanmıştı ve ekonomi 2001'deki kadar küçülmüştü. 2009 krizinden daha küçük bir küçülme vardı. Ve en düşük oyu da 2009 mahalli seçimlerinde almıştı. Dolayısıyla ekonomi bunları etkilemiyor sonucunu çıkaramayız. Getirecekleri paketin referandumdan geçeceğine inanmıyorum. Ama bazı avantajları var. Bütün medya ve propaganda vasıtaları ellerinde. O kadar gürültünün altında insanlar doğrunun ne olduğunu iyi göremeyebilirler. Ama tüm propaganda güçlerine rağmen bu referandumu kaybedeceklerine inanıyorum.
MHP ile olan ilişkilerini nasıl değerlendirebiliriz?
Herkesle kavga etmekten yoruldum. Kavga alanımı genişletmeye niyetli değilim.
Naci Ağbal’ı da sayarsak dört tane ekonomi ile ilgili bakan var. Mehmet Şimşek var, Nurettin Canikli var, Nihat Zeybekçi var. Bunlar başbakanın ekonomiyi bilmemesinden dolayı mı koordinasyon sağlanamıyor?
O bakanların hiçbiri bakanlık yapmıyor. Oturdukları yerde, koltuklarını koruyabilmek için Sayın
Cumhurbaşkanı’nı mutlu etmeye çalışıyorlar.
Referandumdan evet oyu çıktıktan sonra ne olur?
Tek adam düzeni olur. Ülkeye demokrasi denmez. Ama çok açık ve net bir şey söyleyeyim. Bu referandumdan evet oyu çıkarsa Cumhurbaşkanı ülkeyi idare edemez. Ekonomi tükenir, tüm dengeler altüst olur ve yönetemez. Yani anasından doğduğuna pişman olmak derler ya, “Keşke böyle bir metni geçirmeseydim, engelleseydim” diye büyük pişmanlık duyar.
Bunun hesabını yapamadı mı Sayın Cumhurbaşkanı?
Sayın Cumhurbaşkanı’nın makroekonomik politikalar konusunda uzmanlığı yok. Ekonominin niye krize girdiği, çıktığı, işsizlik, enflasyon, iç ve dış ticaret, cari açık gibi kavramların nasıl bir ekonomik tablo ortaya çıkardığını ve bu tablonun ülkeyi yönetemez hale getirdiğini görmüş değil. Bunu bildiğini de zannetmiyorum.
Bilmediği alan ekonomi. Bütün yargı, yasama ve basın yetkisi, her şey elinde olduğu halde ekonomi öyle bir ortamda öyle bir alabora olur ki; en güçlü adam o güçlere sahip olduğuna pişman olur. Bir an önce bu sürecin kesilmesi gerektiğini düşünüyorum. Etrafında bir tane dostu yok.
İlyas Özdemir
Yorum yazarak Anayurt Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Anayurt Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Anayurt Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Anayurt Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Anayurt Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Anayurt Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Anayurt Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Anayurt Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.