BATMAN - Camisiyle, su kemerleri ve tarihi dokusuyla… Bu mu tarihimize sahip çıkmak? “Malazgirt” diyoruz… Urfa’da “Hazreti İbrahim’in Mekanı” diyoruz, sonra da bu kutsal mekanları birilerinin cebine daha fazla para girsin, köşeyi dönsün ve anılan bölgedeki insanların yaşam tarzları hiçe sayılarak “Ben bildiğimi okurum” diyeceksin…
İşte bizim tarihimize ve asırlık geçmişimize bakışımız…
Üç yıl öncesiydi… Oğlumun Batman’a asker olarak dağıtımının çıktığı günlerdi…
Aylardan da Ekim’di… Eşimle birlikte haftasonuna denk getirdik oğlumun Batman’daki ziyaretini…
Günlerden de Pazar…Batman – Hasankeyf arası çalışan dolmuşlara bindik…Görmemiz gerektiğini bildiğimiz için ve de anlatılanları dikkate alarak göze aldık ve doğanın en güzel mekanlarını izleyerek tarihini yok ettiğimiz bölgeye ulaştık…
Aman Allah’ım… Böylesi bir doğa harikası olamaz… Girişte yeni bir yerleşim birimi oluşturulmuş, adına da “Yeni Hasankeyf” demişler…
Peki eski Hasankeyf ne olmuştu da yenisi 2 –3 kilometre açıklarında, bozkırın ortasında inşa edilmişti…
Merak ettim; ne olmuştu da asırlardır yerleşik durumda olan Hasankeyf gitmiş yerine de yenisi kurulmuştu!
İlginç değil mi! Merak ettim ve “Neden sizi asırlık yurtlarınızdan kaldırıyorlar ve başka bir bölgede, bozkır denilebilecek arazide ikamet etmeye zorluyorlar?”
Öyle ya; herkesin aklına gelen de bu değil mi?
Oranın yıllardır kahrını çeken, derme çatma, ama güvenilir kayıklarıyla yurdun değişik bölgelerinden gelen (Tıpkı bizim gibi), insanları Dicle Nehri boyunca gezdiren ve yöreyi gezdirirken de anlatan cefaker insanlarıyla görüşme fırsatım oldu….
“Ilıca Barajı yapılacakmış, burayı da bu yüzden suların altında bırakacaklarmış. HES yapacaklarmış(!)
Anlamakta zorlandım… “HES için bunca tarih yok edilir mi hiç” diye hayıflandım. Üzüldüm… “Tarihimizi yok ediyoruz… Buna değer mi hiç! Birileri para kazanacak, yöre insanı da geçim kaynağından mahrum edilecek…”
Bizim tarihe ve geçmişime bakışımız ne yazık ki bu… Sonra da yöre insanından başta terör olmak üzere, devletine yardımcı olmasını istiyoruz…
Böyle bir yaklaşım olur mu hiç? Ama Hasankeyf’te maalesef oluyor…
Tarihi elimizle yok ediyoruz. Yarın ne olacağını bilemediğimiz ve ne tür olaylarla karşılaşacağımızı bile bilemediğimiz bir “HES” uğruna doğayı katlediyor, asırlık Dicle ırmağı üzerindeki Hasankeyf’i suların altına Ilıca barajı yapacağız uğruna ellerimizle yok ediyoruz!
Size de ters gelmedi mi böyle bir projenin hayata geçirilmesi!
Anlatalım;
Dolaştık eşim ve oğlumla birlikte yöreyi. Kapatılan ve “Girilemez” denilen asırlık tarihi görmek istedik, ama izin çıkmadı. “Giremezsiniz” dedi görevli. “Burası yıkılacak ve belki de siz gezerken toprak kayması oluşacak…”
Çok şaşırdım…Böyle mi olacaktı benim asırlık Hasankeyf hazinem… Değer miydi, bir baraj uğruna böylesi bir tarihi suların altına gömmeye…
Acaba; dedim. Başka ülkelerde de böyle mi oluyordu… Birilerinin cebi doldurulacak diye asırlık tarih tüm engellemelere, karşı çıkmalara, isyanlara ve haykırışlara rağmen katledilmek için ne yapmıştı?
Kime neden ceza veriliyordu Hasankeyf’de…
Devam edelim gezimize…Hanım “Çok korkuyorum, ne olursun buralardan hemen gidelim” deyince, şaşırdım…
Oysa gezimiz son derece keyifli, ama bir o kadar da hüzünlü geçerken, “Hadi gidelim” sözü karşısında şaşırdım…
“Neden?” dedim… “Gezimiz son derece iyi gidiyor. Oğlumuzu da mutlu ediyoruz… Sonuçta asker ve böyle yerleri bir daha görme şansı olamaz” uyarısında bulundum…
“Bak” dedi… “Arkamızda bir takım gençler var ve oğlumuzun asker olduğunu söylüyorlar… Bir terslik olmadan gidelim” ısrarını sürdürdü.
Şaşırmıştım… Hiç de dikkat etmemiştim… Sağıma, soluma baktım. Biraz daha dolaşalım ve gidelim diyerek yok olmaya yüz tutmuş, belki de bir daha göremeyeceğimiz, sulara gömülmüş cami minaresini ve surları son kez izledik, görüntüledik…
Küçük çarşısında ufak bir gezintiden sonra, yeni doğmuş oğlağı da severek, gözümüz arkada kala kala ayrıldık yok olan Hasankeyf’ten…
Bir son dakika haberi de vereyim istedim:
Yüzyılların uçurumadığı, binlerce depremin alt üst edemediği bu bölgeyi, yani Hasankeyf’i Ilıca Barajı uğruna, geçtiğimiz aylar içerisinde, teknoloji harikasmı, mertliğin bozucu nüvesi, silah tacirlerinin vazgeçemediği “Dinamit” le tarih kokan surlarını uçurduk ve bir kez daha katliam yaptık…
Belki yeri değil, ama, medyada yer alan kısa bir anektodu da bu yazıma iliştirmek istedim meraklıları için…
“Devletin bölgeden hiç kimseyi dinlemeyerek inşa etmeye devam ettiği Ilıca Barajı, Türkiye’nin bitmemiş en büyük baraj ve HES projesi. Son yıllarda birkaç defa yasa ve standartlara aykırı olduğundan dolayı durdurulmasına rağmen hükümet yasaları da zorlayarak ve her yöntemi kullanarak inşaata devam etti. Bugün güçlü şekilde ayağa kalkmazsak yarın çok geç olabilir. Bölge ve ülkenin her tarafından duyarlı bütün insan ve kurumları bizi bu protestomuzu desteklemesini bekliyoruz.”
İlyas ÖZDEMİR
Yorum yazarak Anayurt Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Anayurt Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Anayurt Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Anayurt Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Anayurt Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Anayurt Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Anayurt Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Anayurt Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.