Zeynep Aliye, öykünün dünü ve bugünü, yazım aşamasında ve sonrasında karşılaştıkları durumları anlatarak, merak edilen soruları cevaplandırdı. Öykü yazarak kendini bulduğunu anlatan Zeynep Aliye “Yazmaya ilk özgürleşmek için başladım ve bu süreçte kendimi bulduğumu anladım. Yazmak kendiliğinden gelişen bir süreç. Dışarıdan bu süreci pek fazla bir şeyin etkilemeyeceğini düşünüyorum. Öyküyle yaşamazsanız sizi silkeler atar. Bu edebiyatın her türü için böyledir.”dedi.
Öykücü- Davranış Bilimcisi, Yazar Tülin Dursun da, Öykünün, gerçek ya da gerçeğe yakın bir olayı aktaran kısa, düzyazı şeklindeki anlatı olduğuna işaret ederek, öykü yazmanın da temel kuralları olduğuna işaret etti. Dursun, öğrencilere bu konuda şu bilgeleri verdi; “ Öykü asla romandan daha kısa olduğu için ondan daha kolay yazılabilir bir kurmaca değildir. Her öykünün mutlaka bir giriş, gelişme ve sonuç bölümü olmalıdır. Öykü yazmaya mümkün olduğunca sona en yakın kısımdan başlayın. Eğer nasıl bir giriş yapacağınızı bilmiyorsanız, konuya bir diyalog ile giriş yapın. Bu sizin öykünüze bir hareket kazandırır. Beklenmedik, insanları şaşırtan bir son bulmanıza gerek yok. Bu durum yeni yazarların en çok yaptığı hatalardan birisidir. İmla kurallarına dikkat edin. Bu son derece önemli ve okunurluğunuzu artıracak bir etkendir.” Hizan Kültür ve Sanat Günleri programı çerçevesinde; şiir severler için hazırlanan Şiir Dinletisi’nde şair, tiyatro ve sinema oyuncusu Taner Cindoruk, günümüz şair ve yazarlarının birbirinden güzel şiirlerini seslendirerek öğrencileri mutlu etti. TARİH KOKAN SELÇUKLU ŞEHRİ: AHLAT’TAYIZ… Ahlat'tayız... 1071 Malazgirt Zaferi’yle Sultan Alparslan’ın Anadolu’nun kapısını Türklere açması ile doğudan gelen Türkmenlerin ilk yurdu olmuş Ahlat. Anadolu’nun Türkleşmesi, Türkleştirilmesine buradan başlanmış. Selçuklu’nun önemli bir şehri olan Ahlat aynı zamanda, Osmanlı hanedanının kurucusu olan Osman Gazi'nin babası Ertuğrul Gazi ve onun babası Süleymanşah'ın dünyaya geldiği yer olarak biliniyor. Başka özellikleri de bünyesinde barındıran Ahlat şehri, Selçuklu ve Osmanlı hanedanlarına mensup boyların ilk uğradığı yermiş. Türk-İslam tarihinin başlangıç noktası olarak da sayılan Ahlat’ta, Kayı Boyu’nun 170 yıl kaldıkları da bilgiler arasında. Ahlat, aynı zamanda, Büyük Selçuklu İmparatorluğu'na altın devirlerini yaşatan Sultan Alparslan (1063) zamanında Anadolu'ya yapılan fetih hareketlerinde üs olarak kullanılmış. Van Gölü'nün kuzeybatı kıyısında yer alan Ahlat Ovası’nda kurulan Ahlat’ın nüfusu 23 bin 700. Anadolu Türk mimarlığının izlerini taşıyan ve adeta açık hava müzesi durumunda olan Ahlat’ta sınırsız tarihi kalıntılara, geçmişin izlerine rastlamak mümkün... Mezar taşları, kümbetler, türbeler, camiler, kale kalıntıları, mağara evler, köprüler... Ahlat Selçuklu Mezarlığı’na götürüyor bizi rehberimiz… Dümdüz bir alanda kurulan bu mezarlıkta, anıt niteliğinde 118 adet mezar taşı bulunduğunu öğreniyoruz. Mezar taşlarının boyları 3,5 metreye yakın, her cephesinde süsleme bulunan tipik dikdörtgen prizma şeklinde yapılmışlar. Buraları herkesin görmesini diliyorum… RÜŞTÜ ONUR, BİTLİSLİLERİN ENİŞTESİ Etkinliğin ikinci günü. Hizan Kültür Merkezi’ndeyiz yeniden… Liseli gençlerimize “Genç Ölümlü Şairler: Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu”yu anlatacağım, ardından da, değerli oyuncu, yönetmen, şair Yılmaz Erdoğan ağabeyimin “Kelebeğin Rüyası” adlı filmini izlettireceğiz, gençlerimize. Konuşmama Yılmaz Erdoğan’a teşekkür ederek başladım, çünkü söz konusu filmin orjinalini yollamıştı bana, Hizanlı gençlerimizin izleyebilmeleri için. Ayrıca Türk sinemasında ilk kez şairlerin yaşamlarını beyaz perdeye aktardığı için… Öğrenciler, Rüştü Onur ile Muzaffer Tayyip’e uzak değiller. Onlardan birer şiir okuyarak devam ettiğim konuşmamda, Garip Akımının öncülerinden Orhan Veli’nin “Son yıllarda Zonguldak üç büyük yetenek yetiştirdi: Biri Rüştü Onur, biri Kemal Uluser, biri de Muzaffer Tayyip. Bu ne biçim keder! Üçü de arka arkaya öldüler.”diye tanımladığı Zonguldaklı şairler; Rüştü Onur 22, Muzaffer Tayyip Uslu 24 ve Kemal Uluser de 29 yaşında yaşama veda ettiklerini söyledim. Onur ile Uslu’nun, Zonguldak kültür ve sanatında büyük önem taşıyan iki değer olduğunu da belirttiğim konuşmamda, Rüştü Onur’un eşi Mediha Sessiz’in Bitlis’in Şerefhanoğlu sülalesinden, dolayısıyla da Bitlislilerin eniştesi olduğunu, söyledim. Rüştü Onur’un Mediha Sessiz’le İstanbul-Zonguldak seferini yapan Anafarta Vapuru’nda tanıştıklarını ve bu tanışmanın iki gencin hayatını değiştirdiğini aktardığım konuşmamda şu bilgilere de dikkati çektim; “Bu iki genç 18 gün evli kaldı. Mediha Sessiz 2 Kasım 1942’de tifodan, Rüştü Onur da ondan tam bir ay sonra 2 Aralık 1942’de ciğerlerinden kan gelerek yaşamını yitirdi. Mediha, Çingen kızı değil, annesi Ünyeli, babası ise Bitlis Eşrefhanoğulları sülalesindendi. Behçet Necatigil, Rüştü Onur’un hiç öğretmeni olmadı ama dostu idi, Muzaffer Tayyip Uslu’nun ise bir yıl öğretmenliğini yaptı. Mediha Sessiz, Kandilli Lisesi’ni bitirdikten sonra Beşiktaş’ta dokuma tezgahında çalışırken, memurluk sınavına girip kazanınca da Karabük Demirçelik Fabrikası’nda çalışmaya başladı. İlk hastalığı burada nüksetti. Mediha’ların Beşiktaş’taki evlerinin bulunduğu sokağın bir arkasında da Muzaffer Tayyip Uslu’nun evi bulunuyordu. Böylece Rüştü Onur ile Muzaffer Uslu’nun dostlukları ilerledi.” Daha sonra Rüştü Onur’un Zonguldak’ta “Şehir” adında bir dergi çıkarmak istediğini ama ömrü yetmediği için çıkartamadığını belirttiğim konuşmamı şöyle sürdürdüm;
İbrahim TIĞ
DEVAMI PAZARTESİ
Yorum yazarak Anayurt Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Anayurt Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Anayurt Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Anayurt Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Anayurt Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Anayurt Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Anayurt Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Anayurt Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.