Gerçekten özü sözü bir, cesur, yardımsever ve gözü pek bir Ankara kabadayısı idi. Kürt Cemali oyun oynamak için gittiği bir arkadaşının kahvesinde bıçaklanarak öldürülecek bir babayiğit değildi ama, alın yazısı böyleymiş ne denir?
Şurasını hemen belirtmek isterim ki gelmiş geçmiş Ankara kabadayıları arasında Kürt Cemali'nin apayrı bir değeri ve yeri vardır. O yiğit delikanlı bir hiç uğruna genç yaşında öldürülmüştür. Kendisine Allah’tan rahmet dileyerek yazıma başlıyorum.
Altındağ’daki, Atıfbey'deki birçok aile gibi Cemali'nin (Coşar) ailesi de Cumhuriyeti takip eden yıllarda Ankara’ya gelerek Altındağ Mahallesi’nde iskan edilir. Kökleri Gümüşhane'nin Bayburt ilçesindedir. Yöre halkının kürtlükle ve kürtçülük ile uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktur ama o yıllarda Doğu Anadolu’dan gelen ailelere herkes Kürt gözüyle bakar ve onlara Kürt lakabını takar. Cemali de işte bunlardan biridir ve Kürt Cemali diye anılır. Cemali Coşar’ın çok geniş bir aile topluluğu vardır. Gümüşhaneliler, Bayburtlular hemşeri yakınlığı içinde birbirlerine her yerde arka çıkarlar, birbirlerini tutarlar, birbirlerine yardım ederler. O yörelerden gelen ailelerin içinde o yıllarda zengin olan yoktur. Hepsi fakirlik içinde ama alın teriyle ve namusları ile yaşar. Ellerinden kötülük gelmez. Cemali de işte bu fertçe zengin fakat geçim yönünden fakir bir ailenin çocuğudur. İlkokuldan sonra okuyamaz. Küçük yaşta ailesine yardım etmek, çalışmak, para kazanmak işi yüklenir omuzlarına. Cemali’nin yaratılış olarak sert tabiatlı olduğu daha çocukluğunda ortaya çıkar. Haksızlığa hiç ama hiç tahammülü yoktur. Gençlik yıllarında da bu böyle devam eder gider. O dostluğa, arkadaşlığa bütün kalbi ile inanır.
Cemali'yi içinde bulunduğu şartlar ister istemez daha çocuk çağında iken hırçınlığa itmiştir. Cemali'nin en büyük özelliklerinden birisi de çevresindekilere karşı bir üstünlük kurma duygusudur. Bu duygu onun hayatının hemen hemen her döneminde ön planda görülür. Bunun için çocukluk günlerinde, gençlik günlerinde, mahallede emsalleri içinde olsun ondan dayak yememiş kimse yoktur. Bu yüzden ailesine her gün şikayetler gelir. Babasının annesinin bu konudaki iyi niyetli nasihatlarını dinler gibi görünür ama vakit geçince yeniden kavgalara başlar. Bu arada da namı şöhreti yavaş yavaş Altındağ bölgesini, Atıfbey'i, Yenidoğan’ı aşıp Ankara’ya yayılmaya başlar. Yakışıklı bir genç olduğu için mahallenin bütün güzel kızlarının gönlü Cemali Coşar'dadır. Gençlik yılları bu nam ve ortam içerisinde geçer. Cemali'yi askere çağırırlar. Seve seve gider. Vatan borcunu öder ve tezkeresini alarak Ankara’ya döner.
Döner ama, bir mesleği bir işi olmayan bu genç bu babayiğit ne yapacaktır? Askerliği süresince zaten yeter derece ailesine yük olmuştur. Cemali Coşar bunun da yükü altındadır. O yıllardaki bir söylentiye göre askerden terhis olup Ankara’ya gelen Cemali Coşar'ı Altındağlılar davullar ile Sakalar noktasında karşılarlar ve omuzlarına alarak evlerine kadar taşırlar.
Cemali Ankara’da bir süre dinlendikten ve kesik saçları da bir parça uzandıktan sonra yakın dostlarının ve bazı Ankaralı kabadayıların desteğiyle bir kahve açmayı düşünür. Bu kahvenin yeri elbette doğup büyüdüğü Altındağ bölgesi olmalıdır. Arayıp bulurlar. Burası caddeye yakın bir sokak içinde geniş ve şirin bir kahvedir. Kahvenin sokağa bakan yönü yeniden yağlı boya ile boyanır içinin badanası ve tamiratı yapılır ve kahve açılır. Kahvenin açılışına o yıllarda Ankara’nın bütün ünlü kabadayıları, kumarhane sahipleri, bar pavyon ileri gelenleri katılırlar ve söylenene göre o gece sabaha kadar devam eden kumar partileri sonucu Cemali'ye yüklü bir para kalır.
Kürt Cemali'nin kısa zamanda böylesine yükselişini Ankara’da çekemeyenler de vardır. Laf getirip götürenlerin girişimleriyle bazen kavgalar olur. Cemali'nin elinden kalleşlik gelmez ama yapılan kalleşlikleri de katiyen affetmez. Yanlışlık yapanın faturası Kürt Cemali tarafından anında kesilir ve bedeli alınır. Mahallenin ileri gelen yiğit gençleri artık Cemali ağabeylerinin yanındadır. Cemali, eli açık ve yardımsever bir insandır. Kahvedeki kumardan kazandığının büyük bir kısmını yanında çalışanlara ve mahallenin garibanlarına dağıtır. Bu yüzden mahallede Cemali'nin bir dediği iki yapılmaz.
Kürt Cemali girdiği kavgalar ve yaralanmalar sonucu cezaevine de düşer. Cemali'nin cezaevine düşmesi içerdeki bütün garibanları çok sevindirir. Cemali'ye her gün öğle vakti gelen tencereler dolusu yemeklerden, küfeler dolusu meyvelerden onlar da yararlanır. Meydancılar kapı altından Cemali'nin yemeklerini, meyvelerini kucak kucak koğuşa taşımaktan bıkıp usanırlar ama Kürt Cemali birçok Kabadayı gibi Bentderesi’nde genelev pisliklerine, dost ayaklarına, haraç işlerine katiyen bulaşmayan bir delikanlıdır. Cemali geçmiş yıllar içinde Bentderesi taraflarında bile kahve çalıştırdığı halde adımını bir kere olsun genelevden içeri atmaz. Cemali'nin arkadaşlarıyla birlikte sık sık gittiği eğlence yerlerinde hesap meselesinden dolayı hır çıkardığı, kadın meselesinden kavgaya girdiği görülmez. Aksine onun gittiği eğlence yerlerinde hiç kimse kavga çıkarmaya cesaret edemez. Bir nevi böyle yerlerin emniyet subaplığını yapar. Kürt Cemali'nin mantığına göre kadın parasını yemek, sağdan soldan haraç almak, kabadayılığın şanına yakışmaz. Haram paradır. Kürt Cemali’nin çevresinde toplanan ve günün her saatinde onun gözlerinin içine bakıp da ondan bir işaret bekleyen adamlarını hiçbir vakit suça teşvik etmez. Şuraya gidin, kırın dökün, şunu dövün, bunu ayaklarından vurun diye ağzından bir söz çıkmaz. O yapılacak her işi kendisi yapar.
Ben o yıllarda Kürt Cemali’nin Bentderesi’ndeki kahvesine gittim. Beraber çay içiyorduk, bir de baktık biraz ileride bir seyyar köfteci, çocuğu yaşındaki bir garibanı dövüyor. Cemali hemen garsonu bu köfteciye gönderdi ve çağırmasını istedi. Köfteci mahcup bir halde gelip önünde durunca bacak kadar çocuğa tokat atmaya utanmadın mı? Eğer gücün var ise git de emsalin ile kavga et, burada bir daha böyle bir hareketini görürsem seni de ben döverim haberin olsun, dedi. Köfteci hiç sesini çıkaramadı yine mahcubiyet içinde kahveden çıktı. Kürt Cemali kavgalarda hasımların eşit güçte olmasını istiyordu ki Köfteci ile böyle konuştu.
Cezaevinden bazen Kürt Cemali'ye haber gelir. Falanca garibanın mahkemece verilmiş para cezası var, bu yüzden de tahliye olamıyor, derler. Cemali ne yapar eder o garibanın para cezasını yatırır ve tahliyesini sağlar. Cezaevlerinden çıkanların ilk uğrak yeri Cemali'nin Bentderesi’ndeki kahvesidir. Kabadayı Mehmet de cezaevlerinden tahliye olup bir kumar kulübü açınca, sırf onu onure etmek için sık sık bu kulübe gider, oyun oynar, para bırakır. Nitekim itfaiye Meydanı’ndaki öldürüldüğü gece de sırf Kabadayı Mehmet’in işi düzelsin diyerek onun kahvesine gitmiş ve ne acıdır ki feci akıbet başına gelmiştir. (Kabadayı Mehmet ile ilgili bölümde Kürtçe mahallenin öldürülüş olayını geniş şekilde anlattığımız için burada tekrar anlatmıyor ve onun öldürülüşünden sonraki günlere geçiyoruz.)
Kürt Cemali'nin itfaiyedeki Kabadayı Mehmet’in kahvesinde sinsice bıçaklanıp öldürülmesi bütün Altındağ ve çevresini ayağa kaldırır. 5000 kişiye yaklaşan bir kalabalık Adliye Sarayı’nı çevrelerken bir o kadar insan itfaiye Meydanı’na gidip kahve önünde bağırırlar.
Kana Kan istiyoruz, derler. Ertesi günü öğle vaktinde bütün Altındağ ve çevresi halkı Hacıbayram Camisi avlusunda toplanır. Kalabalık, eski Anafartalar Karakoluna kadar taşar. Cemali'nin tabutu başında intikamı alınacak diye Altındağlı gençler ant içer. O gün Altındağ’daki, Atıfbey’deki Yenidoğan'daki bütün esnaf dükkanlarını açmaz, kapılarına pencerelerine matem işareti koyarak, siyah bezler bağlayanlar da görülür. On binlerce insan Cemali'nin tabutu arkasından Anafartalar caddesine akar. Ağlayanlar, ağıt yakanlar görülür ve gözyaşları arasında Kürt Cemali Asri mezarlıkta toprağa verilir. O günlerdeki bir söylentiye göre bazı Altındağ gençlerinin hafif bir suç işleyip cezaevine girmek istediği ve burada da bir fırsatını bularak Kabadayı Mehmet’i öldüreceği duyulur. Ama bunun aslı çıkmaz. Cemali’nin öldürülmesinden sonra hakkında destanlar yazılır. Bunlar matbaalarda basılarak ücretsiz dağıtılır. Altındağlı genç kızların ve ailesinin yaktığı ağıtlar ise gökyüzüne yükselir. Cemali'nin öldürülme olayından sonra İstanbul’a gidip yerleşen ve ağlarını orada örmeye başlayan Dündar Kılıç (1962) ile Kürt Cemali nin en yakın arkadaşlarından Piç Hüseyin namıyla anılan Hüseyin Turan’ın İstanbul’da Dündar Kılıçla silahlı çatışmaya girmesi ve bu esnada yaralanıp ayağının kısalmasına sebebiyet vermesi Kürt Cemali nin intikamının alınması defterinin bir sayfasını teşkil eder. Piç Hüseyin de daha sonraki yıllarda (1975) bir rivayete göre Dündar Kılıç’ın bir rivayete göre Şahamettin Kınalının adamları tarafından Gençlik Parkı’ndaki Yıldız Gazinosu girişinde tabancayla öldürülür. Piç Hüseyin'in cesedinden iki ayrı tabancadan çıkan kurşunlarla 18 yara tespit edilir.
YARIN: SARI VAHİT (Bayburtlu)
Yorum yazarak Anayurt Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Anayurt Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Anayurt Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Anayurt Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Anayurt Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Anayurt Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Anayurt Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Anayurt Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.