Bilinç daha çok insanlara ya da hayvanlara atfedilen bir özellik gibi görünse de çevre koşullara göre değişimleri, birbirleriyle kurdukları iletişim, öğrenmeleri, etkilere karşı verdikleri tepkiler göz önüne alındığında bitkilerin de bilinç sahibi olduğu bilinmekte ve bu bilgi yapılan araştırmalarla desteklenmektedir.
Doğadaki bitkileri hatta evimizdeki saksı çiçeklerini bile dikkatle gözlemlediğimizde bilimlik yapılan araştırmaları kendi ortamlarımızda teyid edecek pek çok deneyime sahip olabiliriz. Bitkilerin belleklerinin olduğu, onlara zarar verilmesi hâlinde nasıl bir savunma mekanizması geliştirdikleri, bizim duygu durumumuzdan nasıl etkilendikleri, birbirleriyle nasıl iletişim kurup haberleştikleri de gözlemlerimiz arasındadır.
Amerika’da kavak, akağaç ve meşe üzerinde 1980'li yıllarda yapılan bir çalışmada, bu ağaçların yapraklarının bir bölümü yok edildiğinde; ağacın geri kalan bölümünün, otobur hayvanların yiyemeyeceği bazı maddeleri, özellikle de tanen salgıladıkları gözlemlenmiş. Yani ağaç fazla tüketildiğinde kendini yenemez hâle getirmeyi bilmiş… Dahası, yara almamış komşu ağaçlarda da aynı maddeler üretilmiş! Söz konusu ağaçlardaki tanen miktarı, zarar görmüş ağaçlardakiyle aynı oranda çıkmış. Kısacası yara almış ağaçların, bir tehlike sinyaliyle komşularına haber verdiği anlaşılmış!
Güney Afrika'da yapılan benzer bir çalışmada, alt yaprakları sopayla parçalanan akasyaların yapraklarındaki tanen miktarının düzenli olarak arttığı gözlemlenmiş. Deney bazı akasyalar dışarıda bırakılarak yinelendiğinde; vurulan ağaçlara üç metre uzakta bulunan tüm ağaçlarda aynı tanen artışının olduğu gözlenmiş. Buna benzer araştırmalar gittikçe artmaktadır. Ama insanoğlunun da hırsı yüzünden, ihtiyacı olandan fazlası için kendini, doğayı tükettiği apaçıktır. Bu maalesef ilişkilerimize, ruh dünyamıza, fizik bedenimize yansıyarak hastalık sebebi olmaktadır. Bu sadece şu anda kendimizi ilgilendiren bir konu olmaktan öte bizden sonraki kuşakları da etkileyecek olan çok büyük bir meseledir. Bu bağlamda yine yeni okuduğum bir başka yazıdan (Neva Çiftçioğlu, HT Gazete) alıntı ile desteklemek isterim.
“Science Translational Medicine adlı bilimsel dergide yayımlanan bir araştırma, kanser hücrelerinin agresif bir şekilde büyüyerek yayılmasını oksijen yetersizliğine bağlıyor. Kuzeydoğu Boston Üniversitesi bilim adamlarından Stephen Hatfield, yaptığı röportajda aynen şunları söylüyor: ‘Kanser hastalığının yüzlerce sebebi var. Fakat kanserin yayılma sebebi olarak sayılan faktörler içerisinde en önemlisinin oksijen, yani başka bir deyişle çevremizde orman yetersizliği olduğuna inanıyorum.
İstatistiki olarak ormanlık bölgelerde yaşayan insanların kansere yakalanma riskinin taş binalar arasında yaşayanlara oranla çok daha düşük olduğu gösterilmiştir. Yağmur ormanlarının anti-kanser etkisi bilimsel olarak ispatlanmıştır. Laboratuvarlarda kanserli farelere oksijen verdik ve ömürlerinin uzadığını gördük. Bilmem ki ormanları tüketmek yerine artırmak için bundan daha iyi bir gerekçe olabilir mi?’.”
Türkler bu gerçekleri biliyorlardı. Tanrının sonsuz ışığı var olan her nesnenin içindedir. Kimisinde daha yoğun kimisinde daha az. Bu yüzden her nesneye saygılı olmak gerekir.
Yorum yazarak Anayurt Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Anayurt Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Anayurt Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Anayurt Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Anayurt Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Anayurt Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Anayurt Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Anayurt Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.