Geçen hafta AKP’lilerin tırnak içinde verdiğim beyanları böyle idi: “Çözüm İçin Görüşme Var, Müzakere Yok”
Türk Dil Kurumu’na göre ‘Müzakere’ sözcüğü, ‘Bir konuyla ilgili fikir alışverişinde bulunma’, ‘Görüşme’ sözcüğü ise ‘Konuşup sohbet etmek’ anlamına geliyor.
Bu durumda Çözüm için yapılacak toplantılarda taraflar konuşup sohbet edecekler ama fikir alışverişinde bulunmayacaklar. AKP mantığına uygun bir yöntem. Zaten bu garip beyana karşı çıkan ya da “Ne demek bu?” diyen de çıkmadı. Tıpkı Küba’daki cami iddiası gibi…
Ayrıca çözümün tarafları da belli değil. PKK olmaz. Terör örgütü. HDPde olmaz. Legal görünümlü illegal bir oluşum. Ya Bay İmralı? Ona devlet (MİT) karar verir. Geriye ne kalıyor? Sabık Başbakan tarafından atanmış Akil Adamlar. Onlarla buluşup sohbet toplantıları yapmak mümkün. Al sana çözüm.
Yeni AKİT’in manşetine göre, Çözüm sürecinde “3. Göz Zarar” verirmiş. AKŞAM ise daha somut: “Çözüm bizim işimiz. ABD ile olmaz” Bu manşetler 23 Kasım günü yayımlandı. Tam da özür dilemeye gelmeyen ABD Başkan Yardımcısının Biden’i konuk ettiğimiz gün. Adam kim bilir ne kadar üzülmüştür, “Gelmişken benim de katkım olsun” diye hazırlanmıştı.
Başbakanımız Erbil’de Barzani’yi ziyaret etti. Bir gün önce de Bağdat ziyaretinde dostluk-kardeşlik mesajları vermişti. Oysa aynı günlerde Barzani bir referandum yapılarak Bağımsız Kürdistan devletinin yakında ilan edileceğini açıklamıştı.
Doğrusu Başbakanımızın Bağdat ve Erbil ziyaretlerinin zamanlaması muhteşem.
Burnumuzun dibinde bir Bağımsız Kürdistan devleti ilan edilince biz Türkiye’de Çözüm Sürecini nasıl sürdüreceğiz, onu da Allah bilir.
İkinci Dünya Savaşı boyunca ve savaşın hemen ardında Vaşington’da gerek Kongre gerekse Beyaz Saray’da çok sayıda etkili Sovyet-Stalin hayranı vardı. Bu kişiler Amerikan dış politikasını yönlendiriyor ve Stalin’in, Hitler’den daha beter bir baş belası olduğunu göremiyorlardı. ABD’nin savaş boyunca sağladığı muazzam askeri malzeme desteği ile güçlenen Kızıl Ordu’nun Doğu ve Orta Avrupa’yı ele geçirdiğine seyirci kalıyor, gözünü diktiği, başta Türkiye olmak üzere Orta Doğu ve Doğu Asya’ya yayılmasını dolaylı olarak destekliyorlardı. Amerikalıları etkileyen ünlü LIFE Dergisi’nde 1944 – 1946 yıllarında yayımlanan çok sayıda yazılarda sık sık ABD –Sovyet askerlerinin yan yana fotoğrafları görülüyordu. Bu fotoğraflar Kızıl Ordu askerlerini barış elçileri olarak gösteriyorlardı.
Roosevelt’in ölümünden sonra, 1946 yılından itibaren, durum 180 derece değişti. Türkiye’ye büyük haksızlık yapıldığı anlaşıldı. Missouri savaş gemisi İstanbul’da geldi (1946), Truman Doktrini ilan edildi (1947) ve Marshall Planı (1948) ile Sovyetler Birliğine “Dur” dendi. Ancak Doğu ve Orta Avrupa’da yaşayan yaklaşık 100 milyon insan için çok geç kalınmıştı. Bu insanlar Sovyetler Birliği dağılana (1991) kadar inim inim inlediler, perişan oldular.
Günümüzde benzer yanlışlar üst üste yapılıyor. Önce Irak bugün Suriye kan gölüne döndü ve çok insan telef oldu. 1945’de yaşanan Sovyet hayranlığı bugünlerde Bağımsız Kürdistan hayranlığına dönüştü. Son bir örnek Columbia Üniversitesi Barış ve İnsan Hakları Enstitüsü Direktörü David Phillips. LIFE dergisindeki yazıları hatırlatır biçimde Barzani’nin yakında ilan edeceği Bağımsız Kürdistan’ın hararetli destekçisi. Bunun, Türkiye dahil tüm Orta Doğu’da yaratacağı karmaşayı görmek istemiyor, tıpkı 1945 yılında Stalin’in dünyayı nereye sürüklediğini göremeyen Beyaz Saray’ın “İnsan Hakları” tellalları danışmanları gibi.
Düzeltme: Dünkü yazımın başlığı “Johnson Mektubuna hakkettiği Cevabı vermişiz” kazaya uğramış. Doğrusu: “verememişiz” Cevap çok eksikti. Kıbrıs Türkünün on yılına mal olmuştu.
Yorum yazarak Anayurt Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Anayurt Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Anayurt Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Anayurt Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Anayurt Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Anayurt Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Anayurt Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Anayurt Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.