Sevgili okurlarım, toplum olarak uzlaşma kültürümüz zayıf olduğundan uzlaşmayı sevmeyiz. Oysa ülkemiz insanlarının en çok istediği ve arzu ettiği şey ise, hoşgörü ve uzlaşmadır.
Toplumları yücelten en büyük manevi güç de uzlaşmadır.
Yaşanan kültür değerleri olarak hayat bulmayan en temel sorunlarımız da hoşgörü ve uzlaşmadır. Bugün günümüzde yok olan da odur.
Her nedense uzlaşma, bize yenilgi hatta teslimiyet gibi gelir. Uzlaşma için bir ödün verdiğimizde, arkasından yeni bir ödün isteklerinin geleceğini, elimizi verdiğimizde kolumuzu kaptıracağımızı düşünürüz hep.
Hoşgörü ve uzlaşmanın bir erdem ve bilgeliğin gereği olduğunu bilmemize rağmen, yaşamın kültürel değerleri olması yönünde, en az çaba harcadığımız şeylerin başında gelir uzlaşma.
Uzlaşma kültürü eksikliğinin en olumsuz sonucu ise, çözümsüzlüktür.
Sorun üstüne sorun üretmek bela ve musibetlerle dolu bir yaşam sürmek, acılarla dolu bir yaşamı benimsememek ortak kaderimiz oluyorsa, hoşgörü ve uzlaşma kültürünün yaşam biçimi olmamasındandır.
Hoşgörü ise, uzlaşmanın temelidir. Hoşgörü bir yaşam kültürü olarak benimsenmedikçe ve toplumsal kültürün temel unsuru olmadıkça, uzlaşmaya varılması pek mümkün olmayacağı gibi, yaşam kültürü olabilmesi de imkânsızdır.
Karşı tarafın ne dediğini doğru dürüst dinemeden, kendi dediğimizde direniriz. Bu nedenle toplum olarak her tür uzlaşma girişimine soğuk bakar olduk.
Ülkemizde uzlaşma korkusu, en çok kendine ve ülkesine güvenemeyen kişileri etkisine almış durumdadır. Bugün mecliste en ufak konulardaki tartışmalar bile, gergin bir havada yürütüldüğünden uzlaşmanın yolu tıkanıyor.
Uzlaşma bir bilgi ve akıl işidir. Her iki tarafın yararına olacak çözüm önerilerini geliştirmek için hukuki mevzuatı, yakın tarihin olaylarını ve diğer ülkelerdeki yaşayan kültürü çok iyi bilmek gerekir. Bilgisinin yetersiz olduğunu hissedenler, aldatılmak korkusuyla uzlaşma masasına oturmak istemezler.
Biz uzlaşmayı en iyi bilen toplumlardan birisi idik. Türk tarihi, savaşlar ve acılar içinden yükselen uzlaşmalarında tarihidir.
Bu millet, tarih boyunca önce kendi içindeki farklılıklarla uzlaşmış, böylece gücünü devamlı bir şekilde arttırmıştır. Artan bu gücünü de, yenidünyalara açılmak için kullanmış, Asya’dan başlayıp Adriyatik Denizi’ne kadar uzanan göç böyle ortaya çıkmıştır.
Tarih boyunca Türk toplumu, savaşarak ele geçirdiği bölgeleri hiçbir zaman sömürge gibi görmemiştir. Buradaki halklarla uzlaşan milletimiz, gücüne güç katmıştır. Dünyada ele geçirdiği yerlerdeki topluluklarla uzlaşarak büyüyen başka bir örnek yoktur.
Toplumları yücelten en büyük manevi güç, uzlaşmadır. Gelin görün ki bugün, Türkiye Cumhuriyetinde uzlaşmayı yeterince denediğimiz söylenemez. Uzlaşma bilgi ve akıl işidir. Demek ki hoşgörü ve uzlaşma kültürümüz noksan.
Yorum yazarak Anayurt Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Anayurt Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Anayurt Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Anayurt Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Anayurt Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Anayurt Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Anayurt Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Anayurt Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.