Kadın cinayetleri dur durak bilmiyor. 2019’da işlenen kadın cinayeti sayısı 300’ü aştı. 2016-2018 yılları arasında işlenen kadın cinayetlerinin sayısı ise 1500’ün çok çok üzerinde.
Artık bu vahşete dur demek için ne bekleniyor inanın ki anlamakta güçlük çekiyorum. Bunca kadına yazık günah değil mi ? Bunca cinayetin altında yatan sebepler neden ortaya dökülmüyor. Televizyon televizyon gezen onca anlı şanlı bilim adamımız var. Neden bu işin sosyal boyutunu ele alan araştırmalar yapmıyorlar.
Belli ki bu işin bir sosyal boyutu var, bir de ekonomik boyutu.
Sosyal boyutunun altında “ ya benimsin ya da kara toprağın” anlayışı yatıyor ağırlıklı olarak. İş sadece kadınların öldürülmesiyle de kalmıyor. Geride binlerce çocuk aç ve açıkta kalıyor. Aileler parçalanıyor, toplumsal travmalar bir birini izliyor.
En son “eş cinayetine kurban giden” kadının çığlıklarla dolu mektubu işini ne boyutlara geldiğinin acı bir göstergesi. 23 kez eşinin uzaklaştırılması için karar verilmesine karşın genç kadın koruma altına alınmamış. Çantasından çıkan mektupta “beni öldürünce mi koruma kararı alacaksınız” diyor.
Adalet Bakanı Sayın Gül de bu son olay karşısında suskunluğunu bozdu ve bu işte ihmali olanların hesap vereceklerini belirtti. Evet, Türkiye gibi bir ülke bu işin üstesinden yıllar yıllar önce gelmeliydi. Türkiye’nin bunu yapacak gücü de var. Ancak her ne hikmetse bir türlü seri kararlar alınıp uygulamaya sokamıyoruz.
Kadına şiddet, kadın cinayetlerinin ilk adımını oluşturuyor. Kadına şiddet uygulayan, defalarca eşini, ya da hayat arkadaşını yaralayan cani ruhlu kişiler ifadeleri alındıktan sonra ellerini kollarını sallayarak aramıza karışıyorlar. Bunu gören diğer cani ruhlu manyaklar, aldıkları cesaretle planlarını uygulamaya koyuyorlar.
Türk Adalet sistemi, bu tür olaylara verebileceği en ağır cezayı vermelidir. Yasalarımızda buna uygun cezalar da var. Ancak, kravat-ceket giyen saçını sakalına tıraşlayan canilere kafadan “iyi hal indirimi” uygulanıyor. Cezanın bir kısmı da infaz yasasına dayandırılarak affediliyor, ağır tahrik indirimi de aldı mı, kala kala adamdan bir özür dilemediğimiz kalıyor. Adam cinayetten yargılanıyor, bir bakıyorsunuz üç gün sonra aramızda. Bu mudur adalet? Kadınları cinayetlerden böyle mi koruyacağız ?
Kadın cinayetleri, tüm dünyanın gündeminde. Ancak onlara da baktığınızda canilerin pek çoğu bu ülkelere göçmen olarak gitmiş, “uyum zorluğu yaşayan” kişiler arasından çıkıyor. Demek ki bu işin bir diğer önemli ayağı eğitim. Eğitim derken öyle üniversite bitirmeyi kastetmiyorum. Benim eğitimden kastım, aile içinde özellikle annelerin erkek çocuklarını doğru düzgün eğitmeleridir. Her şeyde olduğu gibi, iyi dürüst, ahlaklı ve kul hakkı gözeten iyi insanlar yetiştirmenin ilk durağı aileden geçiyor. Aile içi eğitim, sadece kadın cinayetlerinin önlenmesinde değil, diğer sosyal sorunların pek çoğunun aşılmasında etkili olacaktır. Öyleyse, bu iş top yekun bir başlangıç gerektiriyor. Haydi zaman geçirmeden şu eğitim meşalesini yakın !