Koca bir yılı daha geride bırakıyoruz. İki gün üst üste “oh” diyemedik. Hep stres, hep kavga, hep gerilimle geçen koca bir yıl daha. Vatandaş borç içinde, olup biteni endişeli gözlerle izliyor. Emekli yoksulluğun pençesinde ayın üç gün iyi kalan günlerini perişan yaşıyor.
Bugün bir iş bulup, evine bir tas çorba, ekmek götüren kendini mutlu hissediyor. Ve tüm bu hay huy içinde kafalarda yüzlerce sorusuyla kapatılan yolsuzluk ve rüşvet dosyaları. Türkiye’nin gündemi bunlar olmamalı. Türkiye’nin gündemi, daha fazla büyüme ve daha fazla refah olmalı. Daha fazla büyüme, daha fazla refah için siyasileriyle, bürokratlarıyla, işçisiyle, memuruyla çalışmamız gereken günlerde bizlerin uğraştığı konulara bir bakar mısınız ?
Geçtiğimiz günlerde TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, yaptığı bir konuşmada şöyle demişti “Türkiye son beş yılını boşa harcadı, yerinde saydı.” Doğru söze ne denir ? Bu köşede bu konuda yüzlerce kez yazdık. Türkiye’deki büyüme rakamları sanal. İthalata dayalı bir büyüme Türkiye’yi bir yere götürmez. Lüks konut inşaatına yapılan yatırımlarla Türkiye bir yere gidemez.
Türkiye, ülkesindeki milyonlarca genç işsizine iş ve aş bulmak zorundadır. Bunun yolu da yatırımdan geçmektedir. Türkiye üretime yönelik daha çok yatırım yapmalı, işsizine iş bulmalı ve daha çok satmalıdır. Bunun ötesinde söylenenlerin hepsi safsatadan öte gitmez.
Buna benzer sözleri, geçtiğimiz yılın, daha önceki yılın ve daha daha önceki yılların son günlerine gelen günlerde yazdığımız yazılarda da söylemişiz. Değişen hiçbir şey yok ! Koca bir yılı daha geride bıraktık, geriye dönüp baktığımızda elimizde koca bir hiç var.
Türkiye’nin boşa geçirecek tek bir günü olmamalı. Şöyle etrafınızdaki ülkelere dönüp bir bakın. Taş taş üstünde kalmamış Irak’ın, Suriye’nin ve Ukrayna’nın durumunu şöyle bir değerlendirin. Gözünüzü oymak için bekleyen İran’ı, Yunanistan’ı ve diğerlerini bir düşünün. Düşünün ki neden güçlü olmamız gerektiğini değerlendirin.
Türkiye, cepten yiyen müflis bir tüccar gibi. Kocatepe Camiinde dilenip, Hacı Bayram Camiinde sadaka dağıtan vatandaştan hiçbir farkı yok. Tüm bu perişanlığımızın içinde, adeta dünyanın ağabeyliğine soyunmuş gibiyiz. Var mı aksini söyleyecek bir kişi, varsa çıksın tartışalım.
NOT: Dün yazdığımız, “ Ben de torpil arıyorum” başlıklı yazımıza henüz bir cevap alamadım. Bir kez daha tekrarlıyorum. Ben de çocuklarımı işe yerleştirmek için artık bir torpil arıyorum. Ümitliyim ve bekliyorum.
Yorum yazarak Anayurt Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Anayurt Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Anayurt Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Anayurt Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Anayurt Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Anayurt Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Anayurt Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Anayurt Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.