Güzel şeyler yazmak istiyorum buraya…
Mutluluğun resmini çizemesem bile, küçük mutlulukların ipuçlarını yazmak istiyorum.
Güzel bir dünyanın hayallerini kurmak istiyorum sizlerle…
Ama yaptırmıyorlar!
Daha bu dünyanın nefesini bile içine çekemeyen küçücük bir yavrucağı annesiyle birlikte bombalayıp öldüren insanlarla aynı dünyada yaşadığım gerçeğiyle yüzleşiyorum bir anda…
Savaşın bile bir kuralı, bir namusu vardır. Diyelim ki bir gün idealinize ulaştınız, nasıl bakacaksınız yüzümüze.
Bu kahpeliği nasıl af etmemizi bekliyorsunuz.
O küçücük çocuk sizin dost mu düşman mı, haklı mı haksız mı olduğunuzu biliyor muydu?
O tuzağı hak etmiş miydi? Nasıl bir acımasızlıktır bu?
Faşistsiniz siz Faşist!
Boşuna hiç kimseyi, hiçbir nedenle suçlamayın!
11 Aylık çocuğa da kıydınız ya… Artık söyleyecek hiçbir sözünüz, savunacak hiçbir deliliniz yok!
Yöntemi bu olanın kurduğu yönetim ne olabilir ki?
Bir çocuğa, 11 aylık bir çocuğa ve masum annesine bu kalleşçe ölümü reva gören birinin hiçbir savunması, hiçbir gerekçesi, yarına dair hiçbir ideali, mefkûresi olamaz…
Defolun gidin! Allah belanızı versin.
Bir gün bir tanenizle karşılaşırsam da, yok işte efendim, biz özgür de, bağımsız da, şu da bu da diye ötmeye kalkışırsanız “Hadi ulan oradan” diyeceğim size, Ne özgürlüğünden, hakkından, hukukundan bahsediyorsun?
Senin hukukun gaddarlık, vicdanın vahşet… Yöntemin bu! Sonucun ne olacak ki!
Ünlü varoluşçu düşünürlerden Jean Paul Sartre’in tiyatro eseri tarzında yazılmış, “Sıkıyönetim” adlı kitabında yaşanan bir öyküyü anımsattı bu vahşet bana:
Bir terör örgütü, halkına zulüm ettiğine inandıkları bir Valiye suikast yapmaya karar verir.
Bu suikast için militanlarından birini seçerler..
Bir akşamüzeri, Vali makam arabasıyla, bulvardan geçerek bir tiyatro oyununun galasına gidecektir.
Militan da pusuya yatarak tam onun geçeceği anda daha önce tuzaklanmış bombayı patlatacak ve Valiyi öldürecektir.
Tam her şey planlandığı gibi giderken, militan bir anda fark eder ki arabada Valinin iki minik torunu da vardır.
Önce kararsız kalan militan, bombayı atmaktan vazgeçer.
Terör örgütü görevini yapmayan militanı sorguya çekip, yargılamaya, cezalandırmaya karar verir:
“Niçin bombayı atmadın?”
“İki tane masum çocuk vardı”
“Ama o da birçok masum insanı öldürdü”
“Belki ama çocuklar kimseyi öldürmedi”
“Biz sana öldür dediysek çoluk, çocuğa bakmamalıydın!”
“O zaman bizim özgürlük adına verdiğimiz mücadelenin ne anlamı kalır? O iki çocuğun özgürlüğü, bizimkinden daha mı az önemli?”
İşte böyle sevgili okurlar…
Sizin gelecekte ne olacağınızı kullandığınız yöntemler ele verir… Yönteminiz de sonucunuz da insanlıktan, güzelliklerden yana olsun…Tatil nedeniyle yazılarıma bir süre ara vereceğim. Bu arada lütfen yazmaya devam edin ki bu köşeden dertleşmeye devam edelim.
Haberleşme adresi:
erginerenoglu@mynet.com
Şimdilik hoşça kalın.